top of page

BİR AYRILIK GÜNLÜĞÜ *3

  • Yazarın fotoğrafı: Firari
    Firari
  • 18 Mar 2020
  • 2 dakikada okunur



26.10.2014



"100 yıllık bir menteşenin arkasından, nazlı nazlı salınarak bahara can veren saçlarından tanıdım seni. "Hmm nereye saklandı bu minik kedi?" diye seni ararken, minik kahkahaların çınladı kulağımda. "Boşuna koşma, çoktan sobelendin." derken bile minik adımlarınla hırsına yenik düşüyordun. "Tamam, bu sefer ben sayacağım." dedikten sonra tüm sayıları karıştırarak sayman kadar hoşuma giden bir şey daha yoktu. Bu, bütün hayatım boyunca bu yeşil çayırın üstünde seninle saklambaç oynamaya değerdi..."

"Uyan hadi uyansan, vakit geldi geçiyor!"

Sıçrayarak uyandım. Önceki akşamdan üzerine yığıldığım buz gibi betonun üzerindeydim hala. Soğuk, tenime öyle işlemişti ki her tarafım hissizleşmişti. Uyuşuk beynimin içinde hala Gökçen'in sesi çınlıyor, buğuyla kaplanmış gözlerimin önünde ufak bir karaltı koşturuyordu.

Görüntü yeni yeni netleşmeye başladı. Kendime geldğimde bir çift okyanus mavisi göz bana bakıyordu. "Hadi anne" dedi sitemkar bir biçimde. "Geç kaldık!" Ve o minicik kollarıyla ellerimden tuttuğu gibi beni bir çırpıda havaya kaldırdı. "Hey, beni bekle" diye seslenirken arkasından, o çoktan kapıdan çıkmıştı bile. Uçarcasına aşarken yolları, her adımında "vakit geçiyor, geç kaldık anne" sözü yankılanıyordu boş sokaklarda. Yalınayak koştururken cadde cadde, bir anda kesiliverdi Gökçen'in sesleri. Nefes nefese kaldırırken başımı göz göze geldim mezar taşıyla. Titreyen bacaklarımla yürüdüm, kıyısına oturdum. Bir iki damla yaş süzüldü yanaklarıma doğru. Mezartaşını okşadım biraz. Sanki elim taşa her değdiğinde biraz daha canlanıyordu anılar.

Bir avuç toprak çalıyorum senden. Her gelişimde bir avuç alacak, üzerlerinde kardelenler yetiştireceğim. Açan her çiçekte tebessümün hayat bulacak, solan her kardelende ise kırgın ömrümü hatırlayacağım. Zoruma gidiyoır bu suskunluğun. Sen benden gittiğinden beri geriye beraber yiyemediğimiz dondurmalar, kovalayamadığımız kediler, yemini atamadığımız balıklar ve daha nice yarısında kesilmiş hikayeler kaldı. Şimdi ise biraz hüzün, biraz gözyaşı ve ayrılığın sancısı var masamda. Şimdi hangi anı tutar ellerimden? Hangi güç fer olur gözyaşlarıma ayrılıktan söz ederken? Tanrı bizim masalımıza bir avuç toprak ve biraz gözyaşıyla noktayı koydu. Oysa böyle mi olmalıydı sonumuz? Yo, yo bitmedi bizim hikayemiz. Gideceğim şimdi yanından. Bu elemli kasvetli ayrılık hüznünü serseri sokaklara vurmaya gideceğim. Yanımda ise senin dinmeyen yağmur ferahlığını, o masum ak kanatlarını, gülünce gamzende açan çiçeklerin huzurunu götüreceğim. Hepsini bir bir yastığımın altında toplayacak, rüyalarımda seni bana misafir getirmeleri için sözler verdireceğim. Yavaşça doğruluyorum şimdi. Birazdan evde olacağım. Yine çayımızı demleyecek, sana da bir bardak koyacağım. Sonra en sevdiğimiz çizgifilmi açacak, yine seninle beraber güleceğim. Ve en nihayetinde yorganın altına girdiğim zaman Tanrıya senin için dua edecek, gökkubbeye doğru açtığım avuçlarımda kalbinin yeniden attığını hissedeceğim.

Sen benden gittin ya birtanem,

Ben senden asla gitmeyeceğim.

Son Yazılar

Hepsini Gör
SANCI

Topuk sesleri karanlığı döverken adımlarını her saniye biraz daha hızlandırıyordu. Hava soğuktu, yüzüne çarpan ayaza karşın siyah, şişme...

 
 
 
TARÇINLI KURABİYELER

Fırından gelen yanık kokusu, apartmanı bir yangın dumanı gibi sararken son dakikada gerçek bir yangını engellercesine fırını kapattım....

 
 
 
BEKLEYİŞ

Gece, tam da göğsünün üstünde derin bir hıçkırık gibi nefesleniyor, boğazından dilinin ucuna zerk eden bir hırıltıda kendi sessizliğini...

 
 
 

Comments


Post: Blog2_Post
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

©2018 by GençKalem. Proudly created with Wix.com

bottom of page